24 Ekim 2013 Perşembe


Çok Yönlülük - Wide Achiever

 
Bu da nereden çıktı şimdi diyebilirsiniz. Bu haftanın psikoloji bakış açılı yazısı budur. Merak etmeyin sonunda (ortasında) makyaja da bağlayacağım.

Forbes de bir makale okudum yakınlarda. Bir süredir kafamı meşgül eden “Acaba maymun iştahlı mıyım?” “Ben niye böyleyim?” sorularına çok da güzel cevap oldu…Şöyle ki, çok farklı ilgi alanlarım ve karakter özelliklerim var. Bir sürü farklı alanda ilgili, meraklı ve yetenekliyim. Ve birbirine çok ters karakter özellikleri gerektiren konular bunlar. Nasıl oluyor da hepsi bir arada bulunuyor ?

Yıllar ama yıllar önce çok sevdiğim birisi bana şöyle demişti: “Ayakların yere çok sağlam basıyor, aklın da beş karış havada”.. Tam olarak da bu farklılıklar üzerine kurulu karakterimi tarif etmiş.

Beni rahatsız eden kısım şuydu; Bütün bu farklılıklar gerçekten birarada bulunabilir mi? Yoksa kendimi mi kandırıyorum ? Lider özelliklerim var, rekabetçi bir yanım var, hızlıyım, bir organizasyonu, fonksiyonu, süreci sıfırdan kurup, işler hale getirebilirim. Yöneticilik yapmak en iyi bildiğim şeylerden biri. E bir taraftan da psikoloji, koçluk seviyorum, kendimi bu konuda çok geliştirdim. Okudum, eğitim alım. Empatik ve duyarlıyım. Sabırlı ve anlayışlıyım. Gerekli bir dozda sertlik de var, ama karşımdakini güçlendirmek için. Sonra makyaj gibi çooook daha farklı bir konu var. Oldum olası hep sevdim. Renkleri, dokuları, insan yüzünü tuval gibi kullanma olayını… Bu da yaratıcılıkla ilgili bambaşka bir alan. Keşke bu sektörde çalışabilseydim derim hep, ah ederim…Ve yazıyorum, yazmayı da çok seviyorum. İnsanlar bana “kısaca ne hissettiğini anlatabiliyorsun, bu bir yetenek” diyorlar. “Duyguyu karşıya geçirebiliyormuşum”…. Ne çok övdüm değil mi kendimi, of süper iyi geldi. Size de tavsiye ederim. Oturun bütün becerebildiğiniz şeyleri yazın. Çok büyük şeyler olmak zorunda değil bunlar. Sizi siz yapan şeyler olsun yeter.

Evet ne diyordum, kendimi nasıl tarif edeceğim kaygısı içindeyim. Ben aslında şöyleyim, bir de şu yönüm var, bir de çok alakasız ama şunu yapmayı severim, vs vs.

"Bu kadın ya kendini bilmiyor, ya kendini bir şey sanıyor, ya maymun iştahlı, ya da vs vs."

Forbes de cevabı buldum. “Çok Yönlü Başaran” diye bir kavram çıkmış. İnsanlar kendilerini artık şöyle tanımlıyorlarmış:

Mr. John Smith, Çocuk doktoru, Blog Yazarı, Aktivist, Marangoz
Ms. Mary Smith, Dekoratör, Aşçı, Fotoğrafçı, Gönüllü Sosyal Çalışan

Bunun gibi, bende kendimi şöyle tanımlıyorum:
Helen, Tedarik Zinciri Profesyoneli, Blog Yazarı, Makyaj ve Yaşam Koçu, Anne   
 
Yani farklılıklar birarada ve bir şekilde uyum içinde bulunabiliyor. Hatta bu çelişkili kavram aslında mantıklı bir şey.

Deneyin, sizde bir sürü farklı yönünüz olduğunu göreceksiniz. Ve bu sıfatlar yaşla değil, üretmekle ilgili şeyler. Ürettikçe, boş durmadıkça bu sıfatların arttığını göreceksiniz.
Görüşmek Üzere,

22 Ekim 2013 Salı


Akıllı Makyaj – Smart Make Up
 
Çok uzun yıllar kurumsal bir şirkette çalıştım. Bankalar kadar olmasa da sürekli formatlı giyinmek zorundaydım ve görevim gereği şirketi büyük anlaşmalarda temsil etmek için sürekli insan önünde olmam gerekiyordu. Zaten hep bakımlı bir kadındım fakat pozisyon ilerledikçe, temsil sorumluluğu artıyor. Sürekli uygun ve düzgün giyimli olmak, tamamlayıcı saç ve makyaj kullanmak gerekiyordu. Bu bile başlı başına bir işti zaten...Ama keyifli kısım buydu J

Evet, beni yakından tanıyanlar saçla ilgili takıntılarımı bilirler. Saç bir kadının en ama en önemli aksesuarıdır ve daima harika görünmelidir. Saçınız, makyajınız ve ayakkabınız iyi ise, aradakiler idare edebilir. İş için, uzun saçta fönü, kısa saçta balyajlı (veya platin sarı) ve çok modern kesimleri severim. Fön asla kuaför fönü gibi durmamalı, tepesi kabarık, uçları içe dışa karışık fön çok eski bir görünüm. Ben keratin terapisi (nam-ı diğer Brezilya fönü) yaptırıyorum altı ayda bir ve kendim fön çekiyorum saçıma, ama şu sıralar kısa, asi ve platin sarısı saçlarda hep aklım kalıyor. Bakalım artık...

Gelelim makyaja, iş yerinde ne kadar yapalım. Aman fazla olmasın, ruj sürsek mi, sürmesek mi? Herkese yakışan bir tarz vardır. Herkes de iyi duran renkler vardır. Ama yine söylüyorum, makyaj iyi bir fondötenle başlar...

Hiç makyajsız gibi duran makyajlar benim iş yeri için en sevdiğim stildir. Yüzümde yarım saatlik makyaj vardır ama renkler o kadar hoş ve natureldir ki, herkes kendi ışıltım zanneder. Bunu başarabilmek için kendinize uygun renkleri bulmalısınız. Renkler soluk olmak zorunda değil, sadece sizde naturel durmalılar. Eğer toz yapılardan hoşlanmıyorsanız, Nef gibi yağsız krem ürünleri tercih etmenizi öneririm. Ten ile daha bütün bir görüntü verdikleri için, naturellik ön planda oluyor.

Benim gibi, özellikle göz makyajında kalıcılık arayanlardansanız, muhakkak göz kapağınıza MAC Painterly uygulayıp ondan sonra farınızı sürün. Kalıcılığına inanamayacaksınız. Evet gelelim renklere. Kendimden örnek vereceğim. Beyaz tenliyim, çok iri koyu kahverengi gözlerim var. Fondötende her zaman içinde bejlik olan serileri seçerim. Lancome Teint Idole 035 favorim. Göz makyajında kahve tonlarına bayılırım, çok tehlikeli bir renk olmasına rağmen. Her zaman içinde altın ışıltısı taşıyan sıcak kahveleri kullanırım. Mümkünse mürdüm yansımalı kahverengi olsun... (Bulması çok zor) Baz olarak da sakin, bağırmayan ama kendini belli eden bir kemik veya kum rengi...Kaş kalemim Shiseido BR 704, yanımdan hiç ayırmam. Rengi çok naturel, sadece boşlukları kapatıyor. Chanel in altın rengi pudrasını (içinde dorelikten ziyade sarılık var) allık olarak kullanıyorum. (607 Terre D’or) Lancome Hypnose Drama siyah rimel bence dünyanın en iyi rimeli...Bütün göz kalemlerini denedim, kazanını açıklıyorum: Clinique 105 Chocolate Lustre. Rujum Dior 314 Anqelique Beige. Diorskin Nude 001 göz altı kapatıcım. Kirpik kıvırıcı kullanırım, MAC.

Bu makyajı geceye çevirmek istediğinizde, farı dramatik gölgeli yapın, allığı biraz arttırın ve ruju değiştirin. Ve bolca parfüm kullanın. Özellikle saçınıza sıkın. Saçlarınız hareket ettiğinde ortama nefis kokular yayılacak...

Akıllı makyaj demek, çok yapılmış ama az görünen makyaj demektir. Herkes size bakar, ama bir türlü neyin gözlerine bu kadar hoş gözüktüğünü anlayamazlar...

21 Ekim 2013 Pazartesi


Dior Golden Winter Makeup Collection for Christmas 2013


Evet Türkiye’ye henüz gelmedi ama pek çok ülkede Dior Yılbaşı koleksiyonunu satışa sundu. Yine pırıl pırıl, kutlama havasında tam da yılbaşının görkemine yakışır renkler…
Sezonun adı “Golden Winter” yani “Altın Kış”. Manken Daria Strokous. Üzerindeki her şey harika ve tam da yılbaşı konseptine uygun görünüyor…

Jadore kokulu ışıltılı pudralar ve bu görüntüyü tamamlayan Diorific ojelerle başlayalım…
Diorific Perfumed Illuminating Powder 001 Rose D’Or and 002 Perle D’Or with J’adore scent

 

Rujlarda Diorific serisinden. Geçen yılın başarısından sonra bu yıl Diorific serisi daha zengin bir renk yelpazesi ile tekrar karşımızda. Geçen yıl bu seriye yeterince doyamamıştık, bu yılbaşı daha çok çeşit ve renk ile geri geldi. 

 Diorific Long-Wearing True Colour Lipstick



 
Ve Diorific ojeleri...Geçen yıl 751 Marilyn almıştım bu yıl kesinlikle 995 Minuit almam lazım. Işıltılı müthiş bir mor. Ayrıca yılbaşı için çok bariz bir seçim olan kırmızıya harika bir alternatif !

 Diorific Vernis

Saf fuşya, Yakut kırmızı,altın ışıltılı mor ve ultra-parlak altın pembe... 128 Winter, 318 Frimas, 775 Royale, 751 Marylin, 995 Minuit

 

 

Ve Farlar... Özellikle tekli aşırı parlak dokulu adeta bir mücevher hissi veren Diorshow Fushion Mono serisi müthiş

 5 Couleurs Couture Colour eye shadow palette

§  634 golden flower and 644 golden snow

3 Couleurs

§  951 Rosewood Glow

Diorshow Fushion Mono

§  521 Comete
 



 
Evet aklınız hala başınızdaysa, ve önünüzde bir yurtdışı seyahati varsa, ya Tax Free bir mağazaya ya da Duty Free'ye uğrayın, veya yurtiçinde favori zincir mağazanızdaki Dior uzmanına sezon ürünlerinden ayırtın! En kızdığım şey, makyaj hakkında hiçbirşey bilmeyen birinin mağazaya girip, bu ürünleri görüp, “Aaaa bunlar ne kadar güzel böyle” diyerek, zaten birer tane olan her üründen alıp gitmesi!

Nadir bulunan Dior ürünleri ile devam edeceğiz...
Şimdilik hoşçakalın

8 Ekim 2013 Salı

Oje Dosyası : Sezon Trendleri - Efsane Ojeler - "Must Have"ler




 

Chanel 2013 Fall Make Up Collection - Superstition
 

Ojeyi makyajdan mı sayalım, aksesuardan mı tartışması var. Bir duruş, bir tavır meselesi oldu… Herşey Chanel’in başının altından çıktı. Dior'da boş durmadı...
 

Yıl 1997, trendleri çok yakından takip eden bir arkadaşım vardı, ilk defa onun elinde görmüştüm Chanel no.18, Rouge Noir… Her şey böyle başladı işte… Arkadaşıma şaşkınlıktan ne diyeceğimi bilememiştim. O zamana dek beyaz, french ve kırmızı dışında renk zaten yoktu, olsa bile sürmek cesaret isterdi, imaj olarak “tehlikeli” sularda yüzmek gibiydi… Ama Chanel ne zaman no.18 i çıkardı -yani tüm koyu renk ojelerin atasını- o zaman tüm oyun değişti.

 

16 yıl sonra gelinen noktada ortalıkta renkten geçilmiyor. Fakat yine de ojenin güzellik klasmanında kendine bu kadar yer edinmesi son 5 yıllık bir olay. O da yine Chanel’in meşhur çamur rengi ojesi no. 505 Particuliere ile başladı. Ah bu Chanel… No.505’in yanlışlıkla üretilen bir renk olduğunu biliyor muydunuz? Bazı yanlışlıklar bir sektöre çağ atlatabiliyor…

Evet biz gelelim oje dosyamıza. Sezon Trendleri, Efsane Renkler, Must Have Ojeler…

2013 KIŞ OJE TRENDLERİ

Trendleri devler belirliyor, biliyoruz. Ama ben genelde sonbahar başında çıkan “ara sezon” a pek hürmet etmem nedense. Kalıcı ve efsane renkler çoğunlukla ana sezonlarda çıkar. Mesela şu anda metalik dokuların ön planda olduğu renkler lanse edildi ama ben ısrarla Yılbaşı sezonunu bekliyorum. Tüm yılın en görkemli, en hit ürünlerinin çıkacağı, tam bir kutlama havasında pırıl, pırıl, ışıl ışıl ürünler… Kış sezonundan nefis bir kırmızı oje almazsanız yazık olur.





Diorific 2013 Holiday Make Up Collection

Diorific 2013 Holiday Make UP Collection - Marilyn



Geçen sene Dior un yılbaşı makyaj koleksiyonu gerçek anlamda bir kutlama idi. Altın renkli ambalajları ve lüks ötesi tasarımları ile Diorific serisi makyajı tam bir yılbaşı hediyesi oldu biz kadınlara. Dior bu seriyi son yıllarda ne üretiyordu, ne de ön plana çıkarıyordu. Çünkü günlük kullanım için her şeyi fazla şıktı; renkleri, ambalajları, fiyatları…Size şöyle söyleyeyim, 2li far ve 2li rujdan oluşan “Dior Grand Bal 001” i gördüm, aşık oldum, aldım ve 3-4 gün kullanmaya kıyamadan başucumda tutup, yatıp kalkıp seyrettim. Yanında da aynı serinin çıldırtan kırmızı ojesi Marilyn vardı….Evet çok sağlıklı bir psikoloji değil belki ama bence yüzyılın önemli sanat eserlerinden birine bakıyordum o anda …

Neyse gelelim sonbahar oje trendlerine, geçen yazımda metalik renkleri soğuk kış günlerinde içimizi ısıtacak kadar sıcak olmamakla eleştirmiştim, bugünde sürülmesi zor diye eleştireceğim. Birde tuhaf bir şekilde matlaşıyorlar sürüldükten sonra. Bu görüntüden hoşlananlar olabilir ama ben tercih etmiyorum. Zaten donuk ve mat oje akımından da hiç hazzetmemiştim genel olarak.





Renklere gelirsek, aslında pek çok akım var. Morlar, mürdümler, lacivert mavi, siyah-yeşil ve çok zengin kırmızı tonları benim favorilerim. Açık ve ara tonları genelde pek sevmiyorum, tercih de etmiyorum. Sebebi tenimin beyaz, tırnak yapımında koyu renk ojeye daha uygun olması.

Oje tercihi el ve tırnak yapınızla çok ilgili bir şey. Eğer uzun, kemikli elleriniz, kendinden şekilli uzun bir tırnak yapınız varsa, koyu renklerde dikkatli olmalısınız. Çok koyu renkler kısa tırnaklarda modern duruyor. Uzun yapılı tırnaklar –özellikle de ucu yuvarlak törpülü ise- koyu renk ojede çok dikkat etsinler. Çok vamp bir havaya bürünebilirler. Diğer taraftan tabi ki tırnak boyunu kısa tutup, küt bir törpü ile koyu renkleri hip bir havada uygulayabilirler.

 
Dior 2013 Fall Mystic Metallics Make Up Collection
Mıknatıslı Oje
 
Gelelim ten rengine…Eğer teniniz koyu ise, açık renkler ve içinde canlılık olan tonlarla daha iyi görünürsünüz. Mesela kırmızı tonlarından içinde oranjlık veya mikro sim olanları seçmelisiniz. Ayrıca cildi koyu olanlara bir öneri: Kışın belirgin beyaz oje sürülür mi diyeceksiniz ama deneyin nasıl yakıştığına inanamayacaksınız. (Beyaz sürün ve beyaz giyin) Cilt beyaz ise her türlü koyu renk uygulamasını rahatlıkla kullanırsınız. Ana kural: tırnaklar kısa boyda ve küt törpülenmiş olacak!

Bu arada koyu renklerin şöyle bir rahatlığı da var. En manikürsüz tırnağı bile anında bakımlı göstermeleri ! Bütün kış koyu renk süren ve iki günde bir oje değiştiren ben, sadece ayda bir defa manikür yaptırıyorum...

2013 Sonbahar sezonunun en hit oje renklerini takdimimdir:

1-   Dior 992 Galaxie – (Sürdükten sonra matlaşıyor, mat görüntü sevmeyenler, üzerine parlatıcı kullanabilirsiniz)

2-   Chanel 601 Mysterious

3-   Chanel 591 Alcihimie

4-   Guerlain La Laque 13 Enamel 168 



Guerlain 2013 Make Up Collection - Super Shine

 

Her kadının sahip olması gereken Premium “MUST HAVE” ler ise şöyle:

1-   Dior no. 999 Red Loyalty

2-   Chanel no.18 Rouge Noir

3-   Chanel no.505 Particuliere

4-   Guerlain – French Manikür 3lü set

5-   Mavala Color Fix

 
Uygun fiyatlı “MUST HAVE” ler ise:

1-   Flormar 319 ve Flormar'ın diğer bütün renkleri

2-   Avon Nailwear Pro – Black

3-   Sally Hansen – Complete Salon Manicure Klasik Kırmızı (rengi Gur

4-   Flormar Oje Koruyucu ve Parlatıcı cila


 

Gelelim fiyatlara. Bir ojeye 60-70 TL verelim mi, Chanel / Dior un muadili var mı? Muadili yok. Kendince güzel bir sürü renk var başka markalarda ama muadil demek doğru olmaz. Renk kesinlikle tutmuyor, zaten mümkün de değil. Bazen gözün ayırt edemeyeceği kadar ufak farklar oluyor ama çok nadiren o tonlamayı yakalayabiliyorsunuz. Bu dediğim ana renklerde olur. (Kırmızı renkte mesela, Chanel ve Dior un klasik kırmızı rengine çok benzer renkler bulabilirsiniz Sally Hansen da) Ama içinde altın renkli mikro simler olan Barcelona Red in muadili bence yok…

Evet o yüzden 60-70 TL veriyoruz. Ben şöyle yapıyorum, her gördüğüm rengi almıyorum. Hepsini deniyorum, seviyor muyum, sevmiyor muyum bakıyorum, bazen mağazada ışıklar altında harika duran renkler dışarıda sıradanlaşıyor. Sonra en içime sineni alıyorum, yani her sezon 1-2 tane oje alıyorum ama içime çok sindiği için severek, sıkılmadan ve aklım başka renklerde kalmadan kullanıyorum bu ojeleri. Yani sezonda 1 veya 2 renk alıyorum ama tatmin olduğum için gözüm dışarıda olmuyor. 50 tane ojeniz olacağına, 4-5 tane olsun ama içinize sinsin.

Size de aynını tavsiye ederim. Ojesiz gidin, her tırnağınıza ayrı renk sürün, o günü öyle geçirin, 1-2 gün sonra gidip en beğendiğinizi alın. Bunu yapacak vaktiniz yoksa, beni okuyun…

Uygun fiyatlı pek çok oje markası var ve çok güzel ürünler yapıyorlar. Flormar en sevdiğimiz öncü Türk markası, 319 efsanesini unutmayalım... Son dönemde Essi nin renklerini beğeniyorum, oturaklı ve doygun renkler yapıyorlar. Avon da çok yenilikçi metalik renklerle çıktı bu sene, denemekte fayda var.

Oje konusu devam edecek, yarın 2013 Holiday Season yani ana kış sezonu renklerini anlatacağım...

 
 

7 Ekim 2013 Pazartesi

Önyargısız Makyaj – Sezonda Krem Allık


SEZONDA KREM ALLIK  


Chanel 2013 Sonbahar Kış Sezonu Krem Allık ve Rujlar


Her konuda önyargısız davranmaya çalışan ben,  bugün krem allıklar konusunda oldukça önyargılı biri olduğumu öğrendim. Bir Pazar günü kahve içmek ve sohbet etmek için sözleştiğimiz Helen ile kendimizi yeni sezon makyajı ürünlerini yakından incelemek üzere bir kozmetik mağazasında bulduk tabi ki.. Ojelerden farlara, rimellerden rujlara kadar her şeyi tek tek denerken Chanel’in sezonda çıkardığı yeni krem allık serisini denemek bile istemediğimi fark ettim. Krem allıklar bana annelerimizin, anneannelerimizin, ruju hem dudaklarına, hem de yanaklarına uyguladıkları, o çeşit yokluğu olan günleri hatırlatıyordu sanırım. Helen benden daha cesur olacak ki hemen elini uzatıp beğendiği rengi elinin üstüne uyguladı. Sonra bana döndü ve “ Nef bunun yapısı çok farklı, bunu kesinlikle denemelisin” dedi.
“Ama ben krem allık sevmem ki” dedim…Fakat Helen ısrarlıydı, bana döndü ve beğendiği rengi yüzüme uyguladı. Meğer yıllardır aradığım allık buymuş. Sonbahar güneşi öpmüş, hafif üşümüş veya utanmış gibi bir görünüm çıktı ortaya…Krem allıklar da alışık olduğumuz yapışkan dokudan eser yok, bitişi de çok doğal...
 
 Compact toz allıklara nazaran çok daha doğal ve çarpıcı bir sonuç elde ettik.  Çünkü compact allıkları ne kadar düzgün uygularsanız uygulayın,  fondöten üstünde farklı bir tabaka oluşturuyor bu çok net bir şekilde görülebiliyor. Ancak kremsi yapıdaki bu allık, fondöteninizle birlikte sanki bir bazmış gibi ve sanki sizin teninizin rengiymiş gibi algılanıyor. Krem allıklar özellikle günlük makyajda doğal görünümü sevenler için iyi bir seçenek olacaktır.
Krem allıkların uygulaması da oldukça kolay, sadece 2 parmak ucunuza az bir miktar allık alın, küçük birkaç vuruş ile ideal görünüme kavuşun. Fırça ya da başka bir aplikatör kullanmanıza gerek yok. Miktarını olabildiğince az tutup gerektiği kadar tekrarlamak daha mantıklı görünüyor. Miktarını abarttığınızda azaltmak için çok fazla dağıtmanız gerekebilir. Bu da doğallıktan uzaklaşmanıza sebep olabilir.   
Fiyatlarına gelince, Chanel’in 2103 kış sezon ürünleri içinde fiyatı en uygun olanlardan biri krem allıklar. Gramaj olarak az görünse de uygulamada kullandığınız miktar az olduğunu ve compact allıklarda fırça üzerinde kalan miktarı ve uygularken uçarak kayıp olan miktarı düşündüğünüzde fiyat/performans olarak başa baş gibiler…Chanel Cream Blush 62 Presage, 2 gr, 90 TL.


 
Makyajda önyargılarımızı yıkmamız gerektiğini bugün bir kez daha anladım. Ürünleri denemeden karar vermemek gerekiyor. Krem allıklara olan bakışım değişti… Chanel ile başlayan bu krem allık sevgim umarım diğer markalar için de geçerli olur J Her ne kadar firmalar çok fazla krem allık yapmasa da, önümüzdeki günlerde biraz araştırma ile farklı markaların farklı fiyat segmentlerindeki krem allıklarını sizin için deneyeceğim ve sonucu sizinle paylaşacağım…
Bu konuda tekrar görüşmek üzere… Sevgiler…
 
 

6 Ekim 2013 Pazar

Kişiye Özel Fondöten


Helen fondötenmania adlı yazısında uzun uzun makyajımızın temeli, olmazsa olmazı fondöten hakkında bilgi verip bizleri bu konuda aydınlattı. Fondöten hakkında bunca bilgiye ve deneyime sahip birinin bana özel  bir süprizi vardı.


Geçtiğimiz hafta Helen’e  fondötene ihtiyacım olduğunu söyleyip  birlikte alışverişe gitme teklifinde bulundum. Alışveriş için sözleştiğimiz gün bana bir sürpriz yapıp elinde bir fondöten şişesiyle geldi. Benim için fondöten “yapmış”.  Fondöten yapmak? !!! Yaz aylarında bronzlaşmam sebebiyle koyu fondöten ile sürekli kullandığım rengi karıştırıp uygulamaya alışmış biri olsam da aklıma daha önce bir çok fodöteni karıştırıp bir şişeye koymak gelmemişti.

 Kişiye özel fondötene sahip olmak üstünüze dikilmiş bir elbiseyi giymek gibiymiş. Tamamen size özel ve benzersiz.  Cilt renginize birebir uyan bir fondöten uyguladığınızda boyun ve dekoltenize de uygulamak zorunda kalmıyorsunuz, yüz ve boyun arasında renk farkı olmadığı için elbiselerinize bulaşma riski daha da azalıyor, sizi olduğunuzdan genç ve canlı gösteriyor. Ayrıca kişiye özel fondötenin bir yararı da yanlışlıkla cilt tonuna uymayan bir fondöteni farklı tonlarla kendi cildinize özel bir renge dönüştürüp çöpe atmaktan kurtulmanız.

Helen benim için dokuları ve bazları aynı, tenk tonları farklı olan Mac, Chanel, Avon Luxe ve Yves Saint Lorent  fondötenlerini iyice karıştırarak boş bir fondöten şişesine doldurmuş. Dilerseniz siz de uygun rengi elde edip bir şişenin içinde hazır bulundurabilir, mevsimlere uygun olarak bu karışıma ekler yapabilrsiniz., ya da uygulama sırasında farklı tonları birlikte fırça ile yüzünüze uygulayabilirsiniz.

Bana bu benzersiz fondöten deneyimini sunan Helen’e teşekkür ederim. Eminim Helen kişiye özel fondöten yapmanın sırlarını sizlerle de paylaşır…


5 Ekim 2013 Cumartesi

2013 SONBAHAR/KIŞ MAKYAJI


2013 – SONBAHAR/KIŞ MAKYAJI

Sezon makyajlarını takip edenler bilirler, belli markalar sezon makyajı serileri çıkarır. Ana temaları avant-garde markalar belirler, diğerleri akımı takip ederler.

Sezon makyajı yaklaşık son 10 yıllık bir trend. Markalar serilerini yeniliyorlar tabi ki, fakat sezon makyajı daha farklı bir konsept. Sezon makyajında çıkarılan bazı renkler veya seriler çok beğenilirse, ana serilere dahil ediliyor.

Bu genel girişten sonra gelelim bu sonbahar-kış neler moda makyajda…Kesinlikle metalik renkler var. Klasik yeşil, haki, kahve gibi tonlardan sıkılan markalar, bu sezon gri, mor, koyu mürdüm, yeşilin asker tonları ve daha geçişli açık renklere yönelmişler. Dior’un 2013 yaz sezonunda ki egzotik – tropik kuşlardan esinlenen zümrüt yeşili koleksiyonundan sonra kimsenin sıradan renklere dönmeye niyeti yok gibi…Renkleri ele geçiren yaz sezonu, hakimiyeti kışa kaptırmış durumda. Hiç olmadığı kadar canlı renkler var bu sezon, herkes daha cesur ve çılgın…
 


 

Bu sezon öne çıkan sezon koleksiyonları Dior, Chanel ve Guerlain. Guerlain nefis renkler yapmış, oturaklı kırmızı ve bordolar, doygun renkli ojeler, hepsi sıcak tonlar ve kışın soğuk günlerinde içimizi ısıtmaya hazır. Guerlain'in son 1-2 aydır artık ojeleri de geliyor Türkiye ye...
Chanel asker tarzı ışıltılı sarı baz ve yeşil tonlarında 4lü muhteşem bir far yapmış. Ojeler yine benzer tonlarda. Çok farklı renkte metalik yeşil bir ojesi var, efsane olabilir. İçinde sarı ışıltılar var ama bu sarı-yeşil bileşimi tamamen çok hoş bir sonbahar rengi olmuş. Rengi tarif bile edemiyoruz, görmeniz lazım…

Dior gri-bordo-mürdüm bazlı üzerinde yıldızlar olan 5li far koleksiyonu çıkarmış. Hit ürün gri metalik oje Destin. Tamamlayıcı rujlar, allıklar ve kalemler var. Çok elegan bir metaliklik var ürünlerde.



Bu arada Clinique de harika renkler çıkarmış. Far ve ruj serilerini yenilemiş. Tekli far serisinde çok canlı bir mor rengi var. Mor tehlikelidir, baz rengi, cilt tonununuzla uyumlu değilse, yorgun ve hatta dayak yemiş gibi görünebilirsiniz fakat Clinique in mor farının tonu çok canlı ama uygulandığında da  aşırı durmuyor. Clinigue’in göz kalemleri gerçekten çok güzel ve klasikler arasında. Renkleri nefis ve kullanımları çok kolay. Chocolate Lustre 105 her zaman favorimdir.
 

 

Genel olarak şunu söyleyebilirim: Mat devri kapandı. Yüzünüzde elegan ışıltılar ve metalik dokulu far ve ojeleriniz yoksa çok demode görünebilirsiniz…Eskiden gece makyajına uygun olduğunu düşündüğümüz tüm micro-ışıltılar ve metalik dokular günlük hayatımıza girdi. Ama bunların yapıları değişti, hepsi elegan bir havaya büründüler, teknoloji sağ olsunJ

Eskiden metalik (yani sedefli gibi duran) ojeler tamamen “anne işi” olarak değerlendirilirdi. Yani retro bir görünüm verirdi bu tarz efektler. Şimdi renkler çılgınlaştı, metalik ve sedef dokular ışıltılı ve güncel bir görünüme kavuştu. Sonuç: Pırıl pırıl ve modern, hafif uzay çağı havasında bir görünüm. Biraz daha sert duruşlu ama her nasılsa daha kadınsı ve modern. Buna bayılıyorum işte ! Zıt kutupların bir araya gelmesi çok hoş…

Evet metalik akıma dair tek eleştirim var: Kışın soğuk günlerinde içimizi yeterince ısıtabilecek mi? Tatlı, doygun, oturaklı renklerin güvenli hissini verebilecekler mi? Göreceğiz…




Yarın bahsi geçen tüm sezon ürünlerinin isim ve numaralarını vereceğim. Yalnız biliyorsunuz, sezon renkleri one-shot ürünler oluyor, her mağaza sınırlı sayıda ürün getiriyor ve sezon ürünlerini internette bulamıyorsunuz. Meraklıları bunu bildiği için, satış danışmanlarına önceden ürün ayırtıyorlar…Yani sezon ürünlerinden almak istiyorsanız, acele edin..

4 Ekim 2013 Cuma

Makyaj Terapisi




Yine merhaba,
Bugün terapi günü J
Makyajla terapi’nin ne ilgisi var ?
7 yaşında bir kızım var ve geçen gün bana şöyle sordu:
“Anne dünyada sihir diye bir şey var mı?”
“Senin çizgi filmlerde veya masallarda gördüğün gibi bir sihir yok. Ama gerçek dünyada sihirli sayılabilecek şeyler var” dedim. “Mesela oyun oynamak, mesela dans etmek, mesela birine yardım etmek, yani seni bir anda mutlu eden bir şey yaparsan aslında o sihirli bir şeydir…”diye ekledim anlasın diye.
Yetişkinlerin dünyasında da sihirli şeyler var; mesela makyaj !
Bana sorarsanız makyaj kadar sihirli bir değnek yok. Bir anda insanın moralini bu kadar düzelten başka bir şey bilmiyorum. Yine de tarz sahibi pek çok kadının makyajdan hep biraz uzak durmaya çalıştıklarını fark ediyorum. Sebebi  makyajın yetenek ve ustalık istemesi. Böyle olunca tarz sahibi kadınlar “ölçülü” olabilmek adına, makyajın fazla olmasındansa az olmasını tercih edip, durumu “fazla makyaj sevmiyorum” şeklinde açıklıyorlar.
Makyajın ölçüsü nedir konusunu ayrı bir yazıda tartışacağız…
Halbuki dozunda ve ustaca yapıldığında makyaj gerçek bir güzellik ve motivasyon kaynağıdır. Eskiden kurumsal hayatın dar zamanda çok ama çok iş yapmalı yollarında koştururken, şirkette sabahları mutsuz gördüğüm arkadaşlarımın ruh hallerini bir iki makyaj dokunuşuyla değiştirir, onların bütün günü kendilerini nasıl da iyi ve güzel hissettiklerini seyrederek geçirirdim.
Şirkette adım çıkmıştı. Birisi çok hoş bir makyajla dolaşıyorsa hemen “Helen mi yaptı?” diye sorarlardı…Asıl işimin yanı sıra, herkes kahve molası verdiğinde ben genelde bir arkadaşıma  makyaj yapıyor olurdum…
Evet insan psikolojisi tuhaftır, duygular içten gelir, dışa yansır ve bulaşıcıdır…Makyaj yapma istediği de içten gelir aslında. O bir tip motivasyondur. Ben ne zaman “down” hissetsem, iyi giyinmek ve makyaj yapmak için biraz daha zorlarım kendimi. Böylece makyaj tuhaf bir şekilde dıştan gelip, içinize yansımış olur. Ama etkisi geçicidir. Her sabah makyaj yaparak tabi ki hayatın zorluklarıyla başa çıkamazsınız. Burada bahsettiğimiz şey, hayatın zorlukları ile başa çıkarken kendini ortaya koymak, bir tavır, bir duruş sergileyebilmek. Yani hayat zorken bile kendinize iyi bakmak aslında bir manifestodur hayata karşı:
“Sana yenilmiyorum, güçlüyüm ve kendime güveniyorum. Zor zamanlarım olabilir ama kendimi bırakmıyorum”
Ya gerçekten makyaj yapacak zamanımız olmamışsa o gün ?
Kendimizi berbat mı hissedelim. Hayır. Güçlü kadınlar sıfır makyajla bile kendilerini iyi hissederler. Çünkü özgüvende içten gelir…
(Ayrıca küçük bir tüyo: Hiçbirşey yapamıyorsanız, sadece Guerlain fırçası ile 5 saniyede fontöden sürüp, bir de hafif allıkla yanakları renklendirirseniz, bir hayli makyajlı gibi durursunuzJ)
Evet bayanlar, bugünkü terapi seansımız bu kadar…
Hepinize kendi manifestonuzu ilan ettiğiniz, kendinize yakışan makyajınızla güzel bir gün diliyorum…

 

3 Ekim 2013 Perşembe

Fondötenmania


Tekrar merhaba….

Makyaja fondötenle başlanır deyip bugün makyajın temeli olan fondötenlerden bahsedeceğiz. Teknoloji inanılmaz, sürekli daha yeni ve daha kullanışlı ürünler çıkıyor piyasaya. Ben 15 yıllık tecrübemi sürekli araştırma yapmaya borçluyum. Zaten konuya süper ilgili olduğumdan araştırma yapmak benim için çok keyifli. Yeni ürünleri incelemeye, dokunmaya, denemeye bayılıyorum. O yüzden tüm satış danışmanları ile arkadaş gibiyiz artık...

Evet, gelelim konumuza; Fondöten nasıl seçilir? Fondötenler cilde zararlı mı? Nasıl sürelim? En iyi fondötenler…Renk seçimi sorun oluyor…Kalıp gibi bir görüntü olmasın diye ne yapmak lazım…Kıyafete bulaşıyor…gibi sorulara cevaplar şöyle:

ZARARLI MI ?Fondötenler cilt tarafından komple emildiği için iyi bir marka olmasında fayda var. Makyaj uzmanlarının söylediği şey fondötenler cildin düşmanı değil, dostu. Fondötenlerin dokuları artık çok güzel, bakım yapıyorlar ve her ihtiyaca göre çeşitleri var. Önce ne istediğinizi bilmeniz lazım.

NE İSTİYORUM ? Yoğun ışık altında parlamayan daha profesyonel bir ürün, genç bir cilt için makyajsız görünümlü ince dokuda bir ürün, hem kapatıcı hem çok kalın olmayan bir ürün, cilde ışık veren aydınlatan bir ürün…Ne istediğinizi bilirseniz işimiz kolay. Diyelim ince ve cilde ışık veren bir ürün istiyorsunuz. Tüm iyi markaların bu segmentte ürünleri var. Marka tercihiniz varsa işiniz daha da kolay. Ama yine de bir seferde 3 üründen fazla denemeyin.

FİYAT - Fondötenler 40TL – 300 TL arasında çok geniş bir fiyat aralığında yer alıyor. Olgun ciltler için tasarlanmış bakım yapan ürünler tabi ki fiyat olarak daha pahalı. MaxFactor ve Loreal gibi orta fiyatlı ama profesyonel ürünlerde çok güzel seçenekler var. (40-70 TL) Premium markaların ürünleri 70-150 TL arasında. Özellikli ürünler 150-300 TL bandında… Uygun fiyatlı ürünlerden Avon’un Luxe serisi harika, Lancome ayarında fondötenler üretmişler. Kampanyada olursa 40 TL lik fondöteni 25 TL ye alabiliyorsunuz.

RENK SEÇİMİ? Ben yaz ve kış farklı fondötenler kullanıyorum. Yazın daha koyu, kışın daha naturel renklerde birer tane fondötenim oluyor. Çok mat veya çok parlak ürünler kullanmıyorum. Ama yoğun ışık altındaysanız daha mat ve profesyonel ürün (M.A.C. iyi bir seçim) tercih etmekte fayda var. (Rengini iyi seçin, maske gibi durmasın) Ayrıca yazın daha akışkan, dokusu ince bir ürün seçiyorum, kışın daha örtücü ürünleri tercih ediyorum. Toplam iki tane ürün bir yıl için yeterli. Eğer her gün sürüyorsanız tabi ki daha sık almanız gerekebilir.

Fondöten de iki ana baz ton vardır. İçinde pembelik olanlar ve bejlik olanlar. Cildinizin alt tonuna uygun bir ton bulmak size kalmış. Bir de beğeni meselesi. Ben hep bejlileri severim. Öncelikle baz tonunuzu bulun daha sonra da, ana tonunuzu. Fondötenin dokusunu elinizde test edin, rengini çenenize sürerek deneyin.

NASIL SÜRELİM ? İşte bu çok önemli bir konu. Pek çok kişi sürülmesi zor olduğu için, uygularken eline bulaştığı için, kimileri de düzgün süremedikleri için fondötenden kaçıyorlar. Halbuki makyaj tenle başlar. Teniniz pürüzsüz ve düzgün bir görüntüde değilse üzerine ne sürseniz işe yaramayacaktır. Yani fondöten makyajın temelidir.

Evet kolay sürmek için biraz yatırım gerekiyor, fiyatlar 90-120 TL arası. Ama bir defa alınca bu fırçalar 10-15 yıl size arkadaşlık ediyor. Başka fırça tiplerinde bu kadarısrarcı değilim ama iyi bir fondöten fırçası MUHAKKAK olmalı.

15 yıllık tecrübeme göre en iyi güzel fondöten fırçaları şöyle :

· Guerlain– Terracotta pudra fırçası olarak satılan fakat benim yıllardır fondöten fırçası olarak kullandığım, uygulama yapması en kolay fırça…Geniş yüzey, düz uç, yoğun dokulu. Hatta dünyanın en iy fondöten fırçası diyebilirim. 5-6 saniyede fondöteni yüzünüze mükemmel bir şekilde sürebilirsiniz bu fırça ile.

· Dior– kesik düz uçlu minik fondöten fırçası

· Shiseido– kesik düz uçlu Dior’unkinden biraz daha büyükçe fondöten fırçası

Evet, fondöteni 1-2 fıs fırçanın üzerine sıkıyoruz ve cilde uyguluyoruz. Düz uçlu, yoğun dokulu ve doğal malzemelerden yapılmış bu fırçalar mucize yaratıyor. Bu konuda en konservatif olanlarınızı özellikle denemeye davet ediyorum. Yorumlarınızı da bekliyorum J

(Ha bu arada fondöteni göz üstü ve altına sürmüyoruz, aklınızda bulunsun. O konuya ayrıca değineceğiz.)

BULAŞMAYAN FONDÖTEN VAR MI ? Yok maalesef. En bulaşmayanı bile az da olsa bulaşıyor. Kıyafetlerimizi dikkatli giyip çıkarmaktan, elimizi yüzümüze fazla sürmemekten başka yapacak bir şey yok…

BENİM FONDÖTENŞAMPİYONLARIM

Bu listeyi kendi ihtiyaçlarımı göz önünde bulundurarak yaptım. Siz de kendinize en uygun olanı bulmak için biraz çaba harcamalısınız. Bir defa bulunca da zaten bırakmazsınız. İşte benim fondöten şampiyonlarım :

· Lancome– Teint Idole Ultra Serisi

· Shiseido– Perfect Refining Serisi

· Dior– Skin Forever Serisi

· Avon– Luxe serisi